DİĞER
“Gelenek icat etme ve kültürel formları koruma noktasında zannedildiği kadar 'muhafazakâr' olmayan bu topluluk nasıl oluyor da sanat ve edebiyatta yüz yıldır aynı temanın etrafında dönüp durabiliyor? İcat ettiğimiz en temel geleneğin şiddet, çürümüşlük, yozlaşma ve linç kültürü (bu bir kültürse?) etrafında toplanması bize ne söylüyor?”
"Amerikan hikâyeciliğinin en önemli öncülerinden olan Washington Irving olağanüstü karakterleriyle bir kültür yaratmıştır. Efsaneleri kendi kültürünün hikâyeciliğinin kollarında büyüten Washington Irving, hikâyeyi üzerinde bulgularını resmedebileceği bir tual olarak görerek kelimelerle yarattığı tablolarının tarzını ortaya koyar."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Pınar Kür’ün öykülerinin dikkat çekici bir başka özelliğini de olayların kurgulanışında görürüz. Hikâyesi anlatılan, hayli sönük, solgun bir 'yaşamama' hali de olsa, öykü ilerledikçe çözüleceğini umduğumuz, kapalı, merak uyandıran bir şeyler vardır ortada."
"İstanbul yüzyıllardır akan, kuvvetli bir nehrin oluşturduğu delta gibidir. Her millet, her türden kültür orada bir aradadır. İşgal bu farklı milletlerden, kültürlerden yönetilebilir, yapay bir ortak şehir inşa etme çabasıydı; nehrin akışının tersine, tarihin kaidesine aykırı bir müdahaleydi; olmadı."
"Bir bohemden fazlasıdır, bir işaret, bir semafor, bir deniz feneri; sürüyle korkunç hortlağa sahip, ama ara ara hatırladığımızda yeniden aklımızı kurcalayan, orada ötede yeni bir şey söyler gibi duran pek az hayaleti olan bir memlekette Hayalet Oğuz sanki o cinsten bir Hayalet’e duyduğumuz ihtiyacı karşılar."
"Dede Korkut hikâyelerinde en sevdiğim, en hayran olduğum karakter Banıçiçek. Onun özgünlüğü tek başına hikâyeleri bir başyapıt yapmaya yeter bence. Banıçiçek, Bamsı Beyrek’in karısı. Araştırmacılar Bamsı Beyrek ile Odysseus, Banıçiçek ile de Penelope arasında paralellik kurarlar. Ama bence Banıçiçek Penelope’den daha ilginç bir karakterdir."
Diyarbakır, Murat Özyaşar için sadece coğrafî olarak sınırlandırılmış bir yer değil. Yahut biyografisinde yer alan hâlinden çok daha fazlası. Aslından fazlası var…
Bitkinin bir korku figürüne dönüşmesine, gotik ve botaniğin iç içe geçmesine şaşmamak gerekir. İnsan ölünce bitkinin besini olur. Doğa, insan türü için ölüm demektir
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.